17 Haziran 2011 Cuma

Post-It

saçmalamak parayla değil elbet; ama final öncesi saçmalamanın da bir sınırı olmalı. sınava çalışılır, çalışılır da bu kadar mı çalışılır? daha 15 gün var sınava, daha post-it'leri çıkaralı dört gün oldu; ama duvarlar şimdiden bir rengarenk, bir şen şakrak... çalışıyoruz yani, boru değil! 


bu arkadaş, benim yatağın yanındaki duvar olur. o fişlerden biri buz dolabına ait, diğerine dörtlü piriz takılı. şu yakında olanlar eski post-itlerim; 400 sayfalık A4 fizyoloji notunun içinde buldum - bu sadece komite 2'nin fizyolojisi, bu arada, bu sene yedi komite vardı. bunun anatomisi var, histolojisi var, küçük dersleri var... bu konuda daha fazla yorumuma gerek yok, sanırsam. neyse. uzakta olan post-itler de nöroloji komitesinin anatomisinin binde biriyle ilgili. onlar öyle göründüğü kadar küçük bir alanı kaplamıyor bir kere, perspektif diye bir şey var!


bu arkadaş, Panda'nın yatağının yanındaki duvar olur. sağdaki bol pembeli kısım, komite 2 histoloji-embriyoloji olur. Panda'nın özel yeteneği; çok "özet" özet çıkarır. özetin özetinin özeti o duvarda her ne varsa. soldaki uzaktaki post-itler de birinci komite anatominin milyonda biri. finalde çıkması çok olası soruların bir kısmını yazıp yapıştırdık o duvara. tabi, o sıralar birlikte çalışıyorduk; sonra ben bir geride kaldım, Panda benden sıkıldı, kendi başına devam etti. hala Panda'nın beni bıraktığı yerdeyim. malumunuz, Çaylak'ın kendi isteğiyle anatomi çalıştığı görülmüş şey değildir, ille yumurtanın kıça dayanması lazım. yok, yalan değil! benim duvardaki nöroloji post-itleri istisna. anatomim gelmişti, kaçırmayayım dedim. zaten iki saat sürdü toplam; sonra sıkılıp bıraktım. 


bu arkadaş da benim masamın bu sabahki hali olur. duvarda görülen hoş beyaz alanlar var ya? artık yoklar. artık oralar da tamamen kardiyoloji fizyolojisinin post-itleriyle dolu. takvimimde kalan günler işaretli; az önce bir günü daha çarpıladım, moralim bozuldu... bu günler çok hızlı akıyor, bir sorun var bu işte! yok, diyeceğim, iki üç çarpı fazla burada; ama bakıyorum, tarih doğru... evet, çok sinir bozucu. neyse. o yukarıdaki aynanın yanında, evet, makyaj malzemeleri var. yakalanmışım, ne var? hiç uğraşasım gelmedi şimdi; iki saat aç photoshop'u, kes, düzelt, falan... kalsın, dedim, öyle. orada zaten güzel kitaplardan biri görünüyor, kıyamazdım kesmeye. o aynanın aynı rafında bir kalın kitap var ya? o işte "tıp terimleri el sözlüğü"... evet. EL sözlüğü. şaka yapmıyorum, vallahi bak! test kitabına benzeyen şeyler de gerçekten test kitabı; TUS hazırlık kitapları olur kendileri. TUSEM'den eşantiyon verdiler. böyle de reklam yaparım. sağda görünen spiralli yığın onlardan değil, ama. onlar benim notlarımın milyonda biri ve üç tane defterim. bu yığının üç katı yükseklikte bir not yığını raflarımın tepesinde var. bu yığınla aynı yükseklikte bir defter yığını bir üst rafta. buna anatomi atlasları ve kitapları dahil değil. bir ara onların da fotoğrafını çekerim. oradaki renkli kalemlerin de %90'ını kullanıyorum, evet; isterseniz dava edin. 

benim masamın benzeri bir tablo da Panda'nın masası çiziyor, aslında. onun da bir fotoğrafı var; ama onda Panda'nın ölmüşlüğü de yakalanmış; burada ifşa etmeyeyim şimdi. can güvenliğim söz konusu!

4 yorum:

  1. post it in keşfi kadar ilginç ve ironik gerçekler var gibi ortamda:D

    bkz. post it keşfi:
    Post-it not kağıdına, kazara yapıştırmayan bir yapıştırıcının icadı ve ilahiler kitabına zarar vermek istemeyen bir kilise korosu üyesi öncülük etti; Post-it o gün bugündür işyerlerinin ayrılmaz bir parçasına dönüştü. Arkası yapışkanlı not kağıdı Post-it, 1974'te 3M Corp.' da çalışan Arthur Fry tarafından icat edildi. Buluş zorunluluktan doğar denirse de, Post-it not kağıdı çoğu insanın farkında bile olmadığı ihtiyacı karşılayacaktı. Üstelik bu buluş, Fry'ın iş arkadaşı olan araştırmacı kimyager Spencer Silver'ın daha önceki bir rastlantısal keşfinden geliştirilecekti. Silver, yapıştırıcılar üzerinde araştırma yapıyordu, ama kuvvetli bir yapıştırıcı yerine bunun tam tersini icat etti. Silver'ın 1970'te, 3M firması adına aldığı patentte şöyle yazar : "Bu buluş özünde yapışkan, elastomerik, suda dağılan ve çözülebilen, akrilat bir kopolimer ve bu kopolimeri hazırlama işlemine ilişkindir"; kısacası "yapıştırmayan bir yapıştırıcı"dır.
    Bir kilise korosu üyesi olan Art Fry, ilahiler kitabının arasında duran ayraçları kayıp düşmesin diye, üst kısımlarıı Spencer Silver'ın icadı olan "yapıştırmayan yapıştırıcıyla" kapladı. Art Fry daha sonra şöyle söyleyecekti: "İlahiler kitabımın arasından düşmeyecek, çıkartırken de kitabıma zarar vermeyecek bir ayraca ihtiyacım vardı."
    Fry, üç yıl kadar geliştirmeyi sürdürdüğü ve 1977 yılında 3M tarafından piyasaya sürülen post-it not kağıtlarının bugün dünya çapında bir görüngüye dönüşmesi nedeniyle yaşadığı mutluluğu şöyle ifade etmişti: "Bu tıpkı çocuklarımızın mürüvvetini görmek gibi bir şey."

    YanıtlaSil
  2. vallahi, kim nasıl icat etmiş, bilmem; ama benden çok dua aldığı kesin :D

    YanıtlaSil
  3. bir gün duvarın ne renk olduğunu unutucaksınız...

    YanıtlaSil
  4. inanır mısın, o günün gelmesini hevesle bekliyorum! :D

    YanıtlaSil