8 Haziran 2011 Çarşamba

Neden Hala Sapım?

yemin ediyorum, şu erkeklerin hiçbirinde gram akıl yok. hepsinin IQ'sunu toplayıp bir kefeye koysak 100 gram çekmez. hani diyor ya şu fıkrada "erkeklerde beyin nadir bulunan bir şey" diye... bence beyinli erkeklerin soyu tükeneli yıl olmuş! şu mükemmel sevgili profilimle hala ve ezelden beri sap olmam bunun en açık ve en seçik kanıtı değil midir?

aradım, sordum; erkeklerin kızlarda en çok şikayet ettiği şeyleri kendi çapımda becerebildiğim kadar öğrendim. bakıyorum; bunlardan bir tanesi bende varsa ben de en adi şerefsizim. neden kimse hala beni keşfetmiyor? bu sorunun cevabını ilerleyen dakikalarda, yazarak düşüncelerimi toplarken keşfedebileceğime inanmak istiyorum. 

bir kere güzelim, abicim. megoloman değilimdir; ama doğruya doğru şimdi, güzelim, cidden! abartmıyorum, valla bak! ne burnum büyük, ne ağzım yamuk, ne gözüm fare gözü gibi... yüzümün şekli, tenim, sivilce ve makyaj miktarım... kesinlikle orta derecenin üstüne çıkacak kadar güzelim. boyum o kadar uzun değil; ama son zamanlardaki topuklu giyme çabalarımla bu farkı da yakında kapatacağım. sınav dönemi bir miktar aldığım kilolar dışında fiziksel bir kusurum da yok. uzun bacaklıyım, belim ince, göğsüm de erkek göğsü gibi değil, yani fiziğim de aslında gayet uygun, gayet güzel... çok paspal da giyinmiyorum, suratsız da değilim... gerçekten sevilesi bir kızım aslında yani, fiziksel açıdan bakarsak. çok gösterişli değilim; ama anladığım kadarıyla erkekler çok gösterişli kızlardan hoşlanmıyormuş zaten. belki de beni teselli etmek için öyle söylemişlerdir; oyuna mı geldim, bilemiyorum. 

sonra düşünüyorum,  bir sevgilim olsa nasıl olurdum, diye... bir kere her sabah "güünaaaydıııın!" diye mesajlarla cıvıldayan sevgili istemem; bir süre sonra patlarım. o ne öyle yaa; sabah sabah benim işim gücüm yok, mis uykumdan senin mesajınla uyanacağım, ifrit olacağım... hiç gereği yok böyle şeylerin. ya da "geçen gün beni neden üç değil de iki kere aradın?" demeyecek kadar mantıklı bir insan olduğuma inanıyorum. eğer bir adam beni günde üç öğün aramaya başladıysa "işin gücün mü yok oğlum; git dersine falan çalış!" cevabını alabilir. annem bile beni günde bir kere anca arayabiliyor; senin ne haddine? defol git kardeşim, işin mi yok bana yılışıyorsun! yerli yersiz mesajmış, aramaymış... sıkıştırmaya gelemem ben öyle. 

sonracığıma... her ne kadar aşık da olsan, çıkıyor da olsan "benim o" falan diye sahiplensen de; bir sevgilinin karışamayacağın şeyleri vardır. mesela, lise arkadaşlarıyla geçirdiği zamana karışamazsın. sen meşgulken gezdiğine karışamazsın. akşam rüyasında Angelina Jolie'nin taş hallerini görüyorsa, gene karışamazsın. bunlar "ya kız çok sıkıyor"a girer. mesela hiçbir erkek bana "şu arkadaşını sevmedim, sen de artık görüşme" diyemiyorsa (ki derse de alacağı cevap bellidir, "madem sevmedin, sen görüşmek zorunda değilsin" derim) ben de ona karışamam. ha neye karışırsın? lisedeki eski sevgilisiyle yalnız görüşmesine karışırsın. birlikte gitmek istediğiniz yerlere tek başına gitmesine karışırsın. e bu kadarı da olmalı bence, bir zahmet! yoksa sevgili olmanın özelliği ne, ne farkı kaldı bunun kankalıktan?
bir de, ne diyorlar, erkekler esprisine gülen kız severmiş. dünyada benden çok gülen yoktur herhalde. ota boka gülerim; babam sağ olsun, soğuk esprilere daha da çok gülerim. gayet sırıtkan, enerjik ve mutlu bir kızımdır; övünmek gibi olmasın. 

ayrıca her konu başlığı hakkında bir miktar bilgim vardır, merakımdan; dolayısıyla herhangi bir sohbet sırasında öküzün trene baktığı gibi bakmam. uçak kazalarına, felaket senaryolarına, makinelere ve işleyiş şekillerine özel bir ilgim var. korku/gerilim filmlerinde gülerim. kanlı işkenceli sahnelerden nefret ederim, o kadar ki midem kalkar; ama tıp okuyorum, bu da hoş bir tezattır. spora da ilgim var; hiçbir oyunu da sevemedim amerikan futbolunu sevdiğim kadar. futbolda "ofsayt"ın ne demek olduğunu bilen sanırım az sayıda kızdan biriyim - her ne kadar öyle bir kuralın neden var olduğunu hala anlayamasam da. ne işe yarıyor, sahi? kaleci için adil olsun falan diye mi? 

neyse. ne diyordum? hah. yeterince zekiyim, abuk subuk aptallıklar yapmam; ama abuk subuk sivrilmem de öyle. sakızı ağzımı açıp cak cak çiğnemem. kelimeleri yuta yuta, ağzımı yamulta yamulta konuşmam, duyduğum kadarıyla buna da sinir oluyorlarmış, ne kadar doğru bilemedim; ama ben şahsen öyle kızlardan nefret ettiğim kadar bir tek hamam böceklerinden nefret ediyorum, herhalde. 

ha evet, bir de bu var. çok büyük değilse böcekten korkmam, zehirli olmadığını biliyorsam yılandan korkmam, güve gördüm diye çığlık atmam. sadece hamam böceği gördüm mü kafayı yerim. ağaca tırmanmayı hala severim; ama tırmanacak uygun ağaç bulmakta zorlanıyorum son zamanlarda. üstüm toz oldu, diye ortalığı yıkmam. elim tozlandıysa çırparım geçer; yıkayana kadar ağzıma götürmediğim sürece bir sorun yok, su var sabun var. sağlam bir kızım, bir yerimi çizdim diye iki saat mızıldanmam. tanışma yıl dönümüymüş, yüzüncü günmüş; ben hatırlamayacağım için sevgilimden de hatırlamasını beklemem, hatırlarsa süpriz olur. doğum günümü bilse, bir de yıl dönümü kutlasa yeter, artar bile. hediye alınması kolay bir insanım; küçük bir gümüş kolyeye ya da bir dolma kaleme(gerçekten dolma ama, o tüplülerden değil) fena halde tavım. 

her çeşit müzik severim, her ortama ayak uydururum. metal konserinde kafa sallayıp ertesi gün rakı meze eşliğinde arabesk söyleyip "of uleynn!" diye naralar atabilirim. uykusuzsam, hastaysam veya başım ağrıyorsa ruhsuzumdur; bunun dışında huysuzluk yapıyorsam kesin az önce biri beni uyuz etmiştir. gereksiz huylarım yoktur. trip atmayı da, atanı da sevmem. çok sinir olduysam suratına açık ve net söylerim. uygunsuz yerlerde kavga etmem, susmayı tercih ederim; daha uygun mekanlarda sövmek hoşuma gider. bence intikam, sadece bir oyunken güzeldir ve en iyi hali, yüzünde bir gülümsemeyle servis edilendir. 

bakayım? şimdi en baştan okuyorum, gerçekten ideal kız tiplemesine o kadar yakınım ki! çok kolay bir kızım. sadece ilk hamleyi asla ben yapmam, karşımdakinden beklerim, çekingen davranırım; ama sanırım böyle olmayan kız bulmak için de önceki hayatlarının hepsinde dünyayı kurtarmış olması lazımdır insanın. 

peki biri bana açıklayabilir mi, ben neden hala sapım? çok mu "arkadaş" olarak görülüyorum insanlar arasında? "bu kızın kesin bir sahibi vardır" falan diye mi pas geçiyorlar yoksa, acaba? n'apsam, boynuma "sevgili aranıyor" diye tabela mı assam? işe yarar mı ki? denemek lazım... 

3 yorum:

  1. yavrum senin yazdıkların iyi, hoş güzelde, hem onların gerçek hayata yansıması öyle olmuyor(yazdıklarına yalan yanlış falan demiyorum yanlış anlama, bu anttığın özelliklerden çok çeşitli miktarlarda karışım yapıp çok çeşitli insanlar çıkarabilirsin, sende bunlardan birisin) hem de sen mükemmel olsanda -kusura bakmasınlar ama tutamicam içimde- çoğu erkek angut olduğu için ve beyin hasarı had safhada olduğu için senin mükemmelliğinmiş falan onların beynine işlemez. o yüzden bunlara takılma, durmak yok yola devam diyorum. (çok sevgili cnm cicim bir siyasetçiden alıntıdır, kendisi artık içimizdedir, hayır arada tişörtümü fln açıp bakasım geliyor o derece yani. neyse, girmemeyim bunlara, iki kişiden birini, ya da sinirden ikisini de dövesin var zaten...)

    YanıtlaSil
  2. koreye kaçsam? onlar da salak malak ama en azından bir şirinlikleri var kendi içlerinde :D

    YanıtlaSil
  3. walla bence burası salak orası normal... artık öle yani...

    YanıtlaSil