22 Kasım 2011 Salı

Güleriz Ağlanacak Halimize...

Panda'ya bir dersini sorayım dedim, akşam akşam içimi kararttı. yani oturmuş komiklikten ölen bir hikaye kuruyordum kendimce, kız bir başladı konuşmaya, içim sıkıldı. dedim, acaba ben bu tıpı bıraksam... gitsem İngilizce öğretmeni olsam; zaten havada karada kazanırım KPSS'yi... daha mı iyi bir hayat yaşarım diye düşünmedim değil.

bizde pratik bir ders bulunur anacım; hocayla adam gibi konuşup tartışabilme şansını yakaladığın bir derstir bu. bizim hoca sağ olsun iyidir, hoştur da Panda'nın hocası bir manyak. Hoca yani. ama her bu dersten sonra Panda odaya bir karamsar dönüyor. yine böyle döndü. sordum, ne var diye. Hoca yine isyana gelmiş.

Hoca çok idealist bir insan; kendi 5000TL uzman maaşıyla 50000TL maaş vere özel hastaneye gitmeyen, gözü parada olmayan, iyi bir insan evladı Hoca. ayrıca çok kafa adam, öğrencinin halinden anlıyor. bir de acayip meşgul... ben görmedim, Panda öyle söylüyor. ama adamın söyledikleri "bu tıp nereye gidiyor" dedirtiyor insana.

geçen bir gün geldi, bu yeni yasanın inceliklerini anlatmış Hoca bunlara. bir de işin içinde olan birinden duyması lazım elbet herkesin; nasılmış, neden isyandaymış bu doktorlar...

tam gün yasası dedikleri, doktor hastenede kalsın. doktorun da zaten buna çok itirazı yokmuş. performans asıl itiraz edilen noktaymış. önüne koyuyorlarmış hastayı; ne kadar çok bakarsan o kadar çok para. hasta başına beş dakika. o da klinikte. acilde bu 2,5 dakikaya iniyormuş. şimdi düşün. sen gittin doktora, kaç zamandır öksürüyorsun, falan... adamın sana tanı koyabilmek için hikayeni alması - ki sen kolay bir hastaysan - en az beş dakika. sonra muayene edecek, ciğerlerini dinleyecek falan; o da en az beş dakika. etti sana on dakika, ki bu verilen sürenin iki katı. ne oldu günde 100 hasta teorisine? anında mort. ayrıca bu direk kolay hasta. bunun bir de zoru var, hastalığı bulamadığın var, hiçbir şeye uymayan var, hastanın semptomunu sakladığı var, aşırı konuşan ve boş konuşan hasta var, ağzından lafı cımbızla aldığın hasta var... var oğlu var! öyle beş dakikada olmaz o iş.

bir de hastaneler zarar ediyormuş. hastane yardım kuruluşu; nasıl kar etmesini bekliyorsun yahu!! eğer parası olmayan adamı gelince biz bakıp iyileştiriyorsak, bırak hastane zarar etsin, diyor hoca. Baba Çaylak'a sordum konusu açılınca; ne iş, diye. o bana "hastane de işletmedir" dedi. onun söylediğine göre, oradaki herkesin maaşını devlet veriyormuş, masrafları da güvenlik kuruluşları ödüyormuş. devletin tek istediği, hastanenin kendi gazlı bezini karşılayacak parayı kazanmasıymış. yahu anacım, bir de bu işin öbür yüzüne baksana! gelen hastaların yarısından fazlasına idrar tahlili yapıyorsun sen. bir idrar tahlili için güvenlik kurumlarının verdiği para 1TL. bir lira yahu, bir lira! sen bir liraya ne alabiliyorsun? içine koyduğun kimyasalı geçtim, santrifüjü yok analizleri falan da geçtim; idrarı aldığın o kabın sadece fiyatı bir liradır be! el insaf!

Baba Çaylak diyor ki, özel hastaneler nasıl kazanıyormuş? her şeyi ödüyorlarmış bir de kar ediyorlarmış. onlar senden muayene başına yirmi lira para alıyor. devlete gittin mi para ödemiyorsun ki? parasız adama milyarlık ameliyat yapıyorsun, nasıl yapıyorsun bunu? nasıl kar edebilirsin bundan?

bir ameliyatın bir ton masrafı vardır. on milyarlık ameliyata iki milyar bütçe veriyor devlet mesela, diyor Hoca. ben o ameliyatı o paraya yapamaz mıyım? yaparım. ama ya hastaya ne olur?

hani şu "Hacettepe'de artık organ nakli yapılamıyor" olayı var ya? onun iç yüzünü de anlatmış Hoca. performans yasasına göre bir hocanın günde dört tane nakil yapması gerekiyor. aldığı maaş 3000-5000TL, aylık. ama bunun bir de doktor yönü var. o naklin her bir safhasını doktor yapmak zorunda. mesela Erzurum'dan karaciğer çıktı uygun - ki nakil bekleyen hastaların çoğu böyle bulur. doktor helikoptere binip gidecek. bekleyecek karaciğeri çıkaracaklar. onu kendi dondurup saklayacak. kutusu elinde geri helikoptere binip gelecek Hacettepe'ye. bekleyecek, hastayı hazırlayacaklar. girecek onu oraya nakledecek, hepsini de kendi yapacak. oradaki bir sürü damarı bağlayacak, kapatacak, dikecek, tekrar açacak falan... bir ton iş. hele bir de yarım verildiyse; minik minik minik minik bir sürü bir sürü damar bağlantısı, ağı var orada örümcek ağı gibi; hepsini tek tek dikeceksin yoksa karaciğer ölür, vücut organı reddeder... bütün onu bitirmek, gecesi dahil, bir gün sürer diyor Hoca; sen de kalkmış bana bundan dört tane yap diyorsun; yok yaa?! ayrıca, diyor, bu hocalar aylık 5000TL maaş alıyor, bu kadar eziyet çektikten sonra. özelde tek ameliyat başına 50000TL veriyorlar. insan olan durmaz! sonra, Hacettepe'de nakil yapacak hoca kalmadı... peki Hacettepe'ye bunu kim yaptı?

içim karardı kızı dinlerken. üşüdüm resmen, kemiklerime kadar buz kestim. ama bu kadarla kalmıyor Hoca'nın isyanı.

projelerden bir tanesi, malpraktis davaları hakkında. doktor hatası diyorlar; ama ne kadar doğru karar verebiliyor hakimler, diye bir proje çıkıyor Panda'nın pratik grubunda. mesela, hastanın içinde gazlı bez unutursun, makas unutursun; tamam. ama kat kat kompleks ameliyatlar var mesela; onlarda ufak bir hata olduğu zaman, tıp bilmeyenin anlamayacağı, hakimler bunu nereden anlıyor, nasıl objektif karar veriyorlar? bu kararlar adil mi? projenin konusu bu. ama Hoca'nın yarası var, başlıyor dökülmeye.

benim, diyor, 500.000TL'lik davam var şimdi duran. doktor hatası. sadece masadaki hatalar değil ki doktor hatası; yanlış tanı da bir doktor hatası oluyor. düşünün, şimdi size günde 100 hasta geliyor; her birine ayıracak beş dakikanız var ve her birine mükemmel doğrulukta tanı koymanız bekleniyor. bu sizi insanlar arasında nereye koyar? hadi doktorunki gibi sözlü olmasın; şıkları da olan yüz soruluk saçmalık derecesinde zor bir sınavda bu ülkenin kaymak tabakasından kaç kişi tam puan çekebilir? ÖSS'de her sene kaç kişi tam puan yapabiliyor? yüz soruluk, böyle zor ve zaman sınırlaması olan bir sınavda kaç yanlış yapmak normaldir? beş? on? hadi yüzde bir olsun. ben her gün yüz hasta bakıyorum, bunlardan birine yanlış tanı koysam, bunların hepsi bana 500.000TL'lik dava açsa, 365 tane dava... ne kadar ediyor? 365 çarpı 500.000... peki benim maaşım ne kadar? ayda 5000TL... hadi abartayım, elime maksimum 10.000 TL geçse... yine yıllık maaşım 120.000 TL... bunun ayrıca avukatı masrafı, falan... hadi onu da geçtim, tek bir dava kazanılsa, ödemem gereken 500.000TL... bana ne olur? diyor. haksız değil.

hadi bana günlük yirmi hasta ver, diyor, ben onlara o kadar bakayım, ilgileneyim; sonra yanlış tanı koyduğum zaman o kadar parayı iste benden. ya da madem 100 hasta bakmamı istiyorsun; bir sınırım olsun; bir tane yanlış tanı koyabilirsin, iki tane koyabilirsin, diye. bir doktor her gün beş kişiye yanlış tanı koyuyorsa al onun lisansını elinden, tamam. ama şu anki durum beni insanlar arasında hukuken nereye koyar? ben nasıl yaşarım? yanlış tanıyı önlemek için koyuyorlar o kadar para cezasını; ama onun baskısıyla hiç yanlış yapmayacak mısın? önüne öyle bir stres attılar diye hiç yanlış yapmamak; mümkün mü bu? diyor.

Hoca'nın anlattıkları bu kadar. Panda'yla bunları konuşurken düşündüm. acile gelen hastaların çoğuna yapılması gereken müdahale iki buçuk dakikanın üstünde. mesela bir bıçak yarasıyla gelen adama geçici dikiş atılması gerekir. bunun için steril bir ortam hazırlanmalı - hiçbir mikrop olmayacak, hiçbir yere değmeyecek. hastaya mikrop kaptırmayacaksın. sonra dikip yollayacaksın, eğer yer varsa. bir ev kadınının steril olmadan ufak bir söküğü dikmesi en az beş dakika sürer. yalansam söyleyin. terzi olsam dikemem ben o yarayı iki buçuk dakikada. ya da daha kötüsü; adam bayıldı, getirdiler; ama o sırada bir uyandı. iki buçuk dakikada beyin kanaması olduğunu nasıl anlarsın? ya da karın ağrısı var. iki buçuk dakikada bunun apandisit değil de zor tanı konan bir hastalıktan dolayı iç kanama olduğunu nasıl anlarsın? mümkün mü? böyle bir durumda hata yaptı diye bunun o kadar ağır faturası doktora kesilebilir mi? şaka gibi, öyle ki kendimi tutamadım, güldüm.

siz düşünün. ÖSS'ye hazırlanan gençler "sınav stresi" diye ortalığı yırtıyor. bu stresi önüne attılar diye doktorun hiç hata yapmaması mümkün mü? madem doktorun sizden aşırı yüksek olmamasını istiyorsunuz; onları insan gibi düşünüyor musunuz? hiç hata yapmamaları lazım, öyle mi? peki hasta başına beş dakika sistemi insan hayatını burada nereye koyuyor? peki bu kadar ağır çalışırken doktor, bu kadar dayatma, saçma sistemler uygulanırken, bir hatasının bedelinin bu kadar ağır olması ne kadar doğru? o paranın yarısını bile yılda kazanamazken o her "hata"ya o kadar ceza ödemesi onu insanlar arasında nereye koyar? doktor nasıl yaşar? o kadar parayı insan hayatıyla uğraştığı için ödüyorsa doktor; sistemde insan hayatına önem veren yer neresi? beş dakikada tanı? iki buçuk dakikada acil müdahale? bu düzenlemelerden hangisi hastaya daha fazla önem veriyor? bu hatanın acısını niye hasta çekiyor? aynı hatanın hesabını niye doktor ödüyor? bu kadar kolay mı?

sadece konuşmakla olmuyor; ama buna karşı bir şey yapabilmem mümkün değil. sadece anlatıyorum işte; benim adım Hıdır, elimden gelen budur misali... gülerek ağlanacak halimize...