31 Mayıs 2011 Salı

Alarmlardan Nefret Nefret Nefret Ediyorum!

kendime bunu yapmak zorundaydım, değil mi? bir on saniye daha geç çalsa olmuyordu alarmım! gördüğüm ilk "iyi Rain" içerikli rüyamın ortasındaydım, çok kritik bir yerdi, ne olacağını çok merak ediyordum ve ZIRRRRRRRRRRRRRR!!! her şey "puff!" diye uçtu, kayboldu, bitti, gitti. o rüyanın devamında ne olduğunu asla bilemeyeceğim. depresyona mı girsem acaba? 


başını hatırlamıyorum, tabii ki, ama rüyanın kendisi fena halde ilginçti. yine Rain'den eğitim alıyordum ben; ama aldığım eğitimin teması çok ilginçti. bir menajerlik şirketi aracılığıyla oluyordu bu olay, ve her şeyi bilmem gerekiyordu: dövüş sanatları, silah kullanma vesaire de dahil olmak üzere. katil olsam olurdum yani. belki de aksiyon içerikli bir filmde de oynayabilmem içindir, bilmiyorum. 


şirketin başkanı bir ara beni Amerika'ya göndermeye karar veriyordu. ben gitmek istemiyordum galiba. sonra bir test gibi bir şeye giriyordum, bir ton ayrı kısmı vardı ve alışveriş merkezi gibi bir yerde geçiyordu. en son kısmında karanlık falan bir şeyler vardı, sınavı tam hatırlamıyorum, galiba birini bulmam gerekiyordu ışıklar yanınca. yandığı zaman da direk buluyordum zaten; ama galiba istedikleri kadar hızlı mı olmuyordu, yanlış kişiyi mi buluyordum, bilmiyorum, bir sorun oluyordu işte. 


diğer bütün kısımlarda çok mükemmel olmama rağmen o son hatamdan dolayı 70 gibi bir puan veriyorlardı; başarılı sayılmam içinse en az 90 puan falan almam gerekiyordu. beni izleyen ve puan veren adamın yanında Rain de vardı. bir kızıyordu "diğer her şeyde mükemmeldi, bu puanlama adil değil, kafana göre puan veremezsin" falan diye, kıyametleri koparıyordu; ama bir fark olmuyordu. bir hışım aşağı iniyordu, ben de ürkek ürkek arkasından koşturuyordum. merkezin önündeki insanlar bir anda "oooo, Raiinn...." diye izlemeye başlıyorlardı, çoğu kadın olan bir kalabalıktılar. onların arasından geçip arabasına gidiyordu, ben de arkasından gidiyordum. siyah arabanın bagajından bir mont çıkarıp bana atıyordu, sonra yardımcısı geliyordu. o da basıp gidiyordu yardımcısı gelince. 


yardımcısı orta yaşlı bir adamdı. "bu ne?" diyordum, montu gösterip. "sırada motor çalışmalarınız vardı. normalde bunu onunla çalışmak için iki haftanız olacaktı en az; ama şimdi yarın gitmeniz gerekiyor. benimle çalışacaksınız." diyordu. ben elimde montla Rain'in gittiği yöne doğru bakıyordum boş boş. 


sonraki sahnede havaalanı gibi bir yerdeydik. ben bir tarafa doğru giderken Rain ve arkasındaki üç kişi yürüyen merdivenden iniyorlardı. Rain güneş gözlüğü takıyordu. beni yoksaydı yanımdan geçerken; ama arkasındakilerden biri yardımcısı, motor çalıştığım adamdı. o iki elini kaldırdı, ben de iki elimle çaktım yanından geçerken, sonra arkamı dönüp Rain'in gidişini izledim, üzülerek. Rain'in de biz çalışırken hep böyle yaptığını hatırladım; ben bir şeyi iyi yapabildiğim zaman iki elini kaldırıyordu, ben de çakıyordum. gitmeyi gerçekten istemediğimi fark ettim o sırada. 


sonraki sahnede Başkan'la konuşuyordum. başkan kadındı; geniş, gümüş rengi bir koltukta yayılmış, bacak bacak üstüne atmış oturuyordu. içinde olduğumuz geniş bir salon gibi bir yerdi; bir gökdelenin en üst katlarından birindeydi ve bir duvarı sırf camdı. anladığım kadarıyla eğer ben gelip kalmak istersem beni göndermeyecekmiş zaten, plan buymuş. ben rahatlıyordum, teşekkür ediyordum. akşam olmuş; o şöförünü bekliyordu, ben de Rain'in yardımcısını beklemeye başlıyordum, o gelip beni alacaktı. biraz bekledik, geç kaldılar, Başkan aradı, "trafik var, yakında varacağız" yanıtını aldı.


biz beklerken, neden bilmiyorum, Rain geldi. benim gitmiş olmam gerekiyormuş. şaşırdı, "sen neden buradasın?" dedi bana. "bu adam gelip beni alacak, onu bekliyorum, özür dilerim rahatsızlık verdiğim için..." dedim, ucuna oturduğum koltuktan kalkıp camın kenarına geçtim. benim kalktığım yere yayıldı, huysuz bir yüz ifadesiyle. neden bu kadar kızdığını bilmiyorum, ama bana kızdığını biliyorum, bu yüzden üzgündüm. 


sonra bir şey oldu, galiba odaya biri daha geldi, biz tartışmaya mı başladık o gelen kişiyle, bir gerginlik oldu. biraz sonra Rain "durun, durun!" dedi, bir sessizlik oldu o kişiyle ben ona bakarken. bize döndü. "sanırım geldiler. gidelim." dedi. o sıradan bana dank etti: eğer beni Rain'in yardımcısı alacaksa, yardımcısı Rain'in arabasını kullanıyorsa, Rain'in genel olarak kullandığı bir siyah arabası varsa ve Rain de buradaysa, biz aynı yere gidiyoruz, aynı arabayla gidiyoruz. tam Rain geniş adımlarla yürüyüp Başkan'ın odasından çıkıyordu, ben de arkasından koşturuyordum, alarmım çaldı. 


şimdi haksız mıyım alarmlardan nefret etmekte ben? merak ediyorum işte sabahtan beri; ne oldu? Rain neden bana kızgındı? barışacak mıyız? neden rüyada "yeniden bana gülümseyecek mi?" diye düşünüyordum? neden birden beni yoksaydığında canım yanıyordu? rüyamda bile bu kadar aşık olacak kadar hayranı mıyım ben bu adamın? bu Başkan kim, bu tam olarak ne şirketi? ben ne için eğitiliyordum böyle? Rain de ünlüydü ama bildiğimiz Rain gibi değildi sanki; Rain tam olarak neydi? nasıl devam edecek bu rüya? bari bir finiş yapaydık yahu, hatırlamasam da olurdu yani bu rüyayı ama en azından mutlu ve huzurlu uyanırdım, de mi? "ayy, çok güzel bir rüya gördüm ama hiç hatırlamıyorum, sadece çok güzel olduğunu hatırlıyorum..."diye sırıtırdım ortalıkta... mis!!


neyse, biraz kafamda evirip çevirip kurayım, bunun devamını uydurur yazarım kendi çapımda yaa... iyi iyi, tuttum ben bu fikri. en azından bir sonum olur, doğru ya da yanlış.

3 yorum:

  1. yavrum sen ajan olcakmışsın walla bak o başkanın tipi fln, eğlence dünyasını içinde kendini saklamış bi ajan havası var rainde de. ama asla bilemeyeceğiz, değil mi?...yazık olmuş.

    YanıtlaSil
  2. önceki kabusum gibi iki ay sonra devamını görürsem şaşırma ama :D

    YanıtlaSil