9 Ağustos 2012 Perşembe

yoruldum ama ben...

insanda böyle yorulma kabiliyeti olmamalı aslında... gerçekten, ayağa kalkmak acı veriyor... şu anda var ya, parmaklarımı oynatmak bile zor ve ciddi çaba isteyen bir iş. klima olmasa herhalde ölürdüm bir de, sıcakta erirken, falan... en azından nefes almak için çaba sarf etmem gerekmiyor. 

ama bu ne kardeşim yaa... yanda "kötü yol" oynuyor televizyonda... hayır, ne biçim isim bu! kim koymuş bu adı bu diziye, ciddiye almam ki ben bu diziyi! komedi niyetine izlerim. ya da hiç izlemem. bizim dizilerin de şaftı kaymış. ne çekeceklerini de şaşırdılar artık. hayır şöyle esaslı bir dizi de yok ki izleyesin, yaz akşamlarını doldursun... bir true blood mesela; ya da bir merlin, bir game of thrones... ya da, ne bileyim, çemberimde gül oya falan... asmalı konak da, hatırlarım, hiç fena değildi. ha bir de, neydi, hatırla sevgili... bunların hiçbirini de izlemedim; ama güzeldiler yahu! en azından böyle arada bir iki bölüm yakalayınca izleniyordu. sahi; hürrem noldu?? 

bi dakka, ben ne diyodum ki? 

ha evet, yorgundum ben. ayyy, bir yorulmuşum, bir yorulmuşum!! ayaklarım zonkluyor. kolumu kaldıramıyorum. ıııııh ediyorum, geri düşüyor. Panda'cığım anlar beni. hani, karşı koltukta kumada duruyor, kalkıp kanal değiştirmeye üşeniyorum. beyin gücümle çağırmaya çalıştım, gelmedi. o da gelmeye üşenmiş. kalsın orda. 

antalya yoruyormuş adamı, bu vesileyle de bunu öğrenmiş olduk. 

a evet; antalyadayım ben şimdi! baba tarafından akrabalarım burda, bir de Bakaneko burda... bir de deniz, kum, güneş, falan... misal, sırtım da acıyor şimdi. güneş fazla gelmiş de biraz. ama sıcağa burda katlanmak daha kolaymış. don gibi şortlar aldım, geçiriyom kıçıma - ki zaten yayla gibidir kendileri - çıkıyom, nereye gidersem artık. ufacık bir şey zaten, varlığı yokluğu fark etmiyor; serin serin dolaşıyorum ortalıkta. artık selülitlerim de kimin gözüne girerse. antalyalıya verdiğim geçici rahatsızlıktan ötürü de özür mözür dilemiyorum vallahi. 

bugün deniz acayip dalgalıydı yalnız. her tarafıma su kaçtı; gözüme, kulağıma, burnuma... buna rağmen çıktım mı? a, tabii ki hayır! kaç saat durduk o suyun içinde? iki? üç? o civarda bir şey olmalı. Neko da benim çılgınlığıma uyup benle kaldı... o anlattığı hikayeyi yazmasını da çok büyyük bir hevesle bekliyorum, o ayrı bir mesele. neyse. sonra da başka işim yokmuş gibi o sudan çıkıp eve kadar yürüdüm. üstelik dün yürümekten ayakkabı ayağımı vurmuştu. ayakkabıyı çıkardım, terliklen yürüdüm bütün yolu. derdim neydi acaba. 

dolayısıyle şimdi ölüyorum yorgunluktan. kendi düşen ağlamazmış. hayır merak ediyorum, yarın olimposu kim gezecek. sabah 6'da kalkacakmışız. kim bilir kaç saat bir de orada gezilecek... ooooof of! iş çıkardım kendime valla...

4 yorum:

  1. of olimpos , of kaya , of bacak , amanın kemik ya

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sen bir de benim hayalimdekini bilsen O.o

      Sil
    2. geldiğimde gösteririm aslında nasıl bişeydi :D

      Sil